بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ٥٠

(49-50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.”

– Diyanet İşleri

ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ ٥١

(51-52) Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz.

– Diyanet İşleri

لَءَاكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ ٥٢

(51-52) Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz.

– Diyanet İşleri

فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ ٥٣

Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.

– Diyanet İşleri

فَشَٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ ٥٤

Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz.

– Diyanet İşleri

فَشَٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ ٥٥

Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

– Diyanet İşleri

هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ ٥٦

İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir.

– Diyanet İşleri

نَحْنُ خَلَقْنَٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ ٥٧

Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?

– Diyanet İşleri

أَفَرَءَيْتُم مَّا تُمْنُونَ ٥٨

Attığınız o meniye ne dersiniz?!

– Diyanet İşleri

ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَٰلِقُونَ ٥٩

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

– Diyanet İşleri

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ ٦٠

(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu